28 Ocak 2016 Perşembe

Mirabel Kardeşler (Kelebekler)

Mirabel Kardeşler (Kelebekler)

25 Kasım 1960 Dominik Cumhuriyetinde, Trojillo Diktatörlüğü’ne karşı direnişi sergileyen Mirabel Kardeşlerin, cezaevinde bulunan eşlerini ziyaret ettikten sonra tecavüz edilerek öldürülmelerinin tarihidir.
Bu olayın ardından tüm dünyada kadına yönelik şiddete karşı kampanyalar düzenlenmiş, 1981 yılında da Kolombiya’nın başkenti Bogota’da toplanan 1.Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kongresi’nde Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım“ Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar Arası Dayanışma Günü” olarak ilan edilmiştir. 
Bu kararı benimseyen Birleşmiş Milletlerin 1999’daki kararı ile her yıl 25 Kasım tarihi “kadına yönelik şiddete karşı uluslararası dayanışma günü” olarak anılmaktadır.
25 Kasım gününün kadınlarla ilgili diğer günlerden önemli bir farkı vardır.
O da dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının giderek artan ve çeşitli biçimlerde maruz kaldıkları cinsiyete dayalı şiddete odaklanılmış olmasıdır.
Bugün, kadına yönelik şiddet olgusunun hem kadını hem de tüm toplumu saran sosyoekonomik koşullar, politik gelişmeler ve kültürel etkenlerle birlikte değerlendirilmesi gerekliliğini dünyanın gündemine taşıma gibi bir işlevi yüklenmektedir.
Kadına yönelik şiddet “kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ıstırap veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma” olarak tanımlanıyor. 
BM Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi kadına yönelik şiddetin kadınlara yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı ve bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen bir şiddet olduğunu belirtiyor. 
Bu şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin bir göstergesi, kadınları zorla bağımlı bir konuma sokmanın toplumsal mekanizmalarından biri olduğu ve kadını ekonomik ihtiyaçlarından yoksun bırakmayı da içerdiğini eklemek gerekiyor. 
2004 yılında yayınlanan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Raporunda dayaktan, töre cinayetlerine, küçük yaşta evlilikten beşik kertmesine ve intihara varan toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin varlığını belgelendiriyor.

KiMDiR MİRABEL KARDEŞLER


Mirabel kardeşlerin hikayesi sadece bir kadın mücadelesi değil aynı zamanda bir özgürlük mücadelesiydi de.

Tarih 1930’u gösterdiğinde Dominik Cumhuriyeti’nde askeri darbe ile yönetim koltuğuna oturan Rafael Trujillo Amerika’nın en kanlı diktatörlerinden biri olmuştur.

Önce halk oylaması ile devlet başkanlığı yapmış, sonrasındaysa koltuğundan inmeyi reddederek askeri- politik bir rejimle tam 31 yıl yönetmiştir ülkesini.
Yıllarca Amerika’nın desteği ile iktidarda kalmış ve “ülkenin ekonomik olarak kalkınmasını sağladığı” ve “alt yapı hizmeti sağladığı” için döneminin zengin iş adamları –burjuva da diyebilirsiniz- tarafından oldukça destek almıştır. Bu burjuva sınıfı ekonomik kaygıları yüzünden Trujillo yönetiminin hırsızlıklarına, insan haklarını ihlal edişine, cinayetlerine göz yummuş, sadece ceplerine girecek olan paranın derdine düşmüşlerdir. 
Ülkenin ekonomik olarak gelişmiş olması kaçınılmaz olan yolsuzlukları da beraberinde getirmiştir.
Ülke ekonomik olarak gelişmiş gelişmiş olmasına ama bu gelişimden sadece Trujillo ve ona yakın olan iş adamları faydalanmıştır.
Öyle bir başkandır ki Trujillo, narsisizmi çok uç boyutlara ulaşmıştır. 
Kendisine karşıt hiçbir fikre tahammülü yoktur. 
Ona karşı gelen gazeteciler işlerinden olmuş, karşıt fikir sunan ya da onu eleştiren herkes ya tutuklanmış ya da “faili meçhul” cinayetlere kurban gitmiştir.
Trujillo yönetimine karşı çıkan her ayaklanma bastırılmış olsa da halk arasında yeraltı örgütleri gibi gizli örgütlenmeler başlamıştır. 
İşte, bu örgütlerden biri olan Kelebek Kardeşler Trujillo tarafından terörist bir örgüt olarak ilan edilmiştir. 
Örgüt üyeleri, özellikle kurucuları olan Mirabel kardeşler- ‘ülkenin bütünlüğünü bozmaya çalışmak’ suçundan defalarca kez tutuklanmış, işkenceye görmüşlerdir. 
Öyle ki Trujillo yaptığı bir konuşmasında; “Ülkenin en büyük iki sorunu Kilise ve Mirabel Kardeşlerdir.” Diyerek onları hedef göstermiştir.
Peki, kimdir bu Mirabel kardeşler?
Dominik Cumhuriyeti’nin Salcedo şehrine bağlı Ojedengua köyünde doğmuş olan 3 kız kardeş aynı zamanda Clandestino Hareketi’nin öncüleriydiler. 
Patria Mercedes, Minerva Argentina ve Maria Terasa. Diktatöre karşı mücadele vermelerinin yanı sıra “kadın” olmaları da göze o kadar çok batıyordu ki defalarca tehdit aldılar, tutuklanmaları sırasında tacize uğradılar. 
Ama ideolojilerine sıkı sıkıya bağlı olan bu kadınlar mücadelelerinden asla vazgeçmediler. 
Çoğu yerde Kelebek Kardeşler olarak anıldılar ve özgürlük mücadelesinin öncüleri kabul edildiler.

“Belki bize en yakın şey ölüm ancak bu beni korkutmuyor. 
Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz.” diyen Maria’nın sözlerinde görüyoruz kararlılıklarını ve cesaretlerini. 
Onların bu kararlılığı ve cesareti binlerce kişiyi topladı yanlarına ve Clandestino Hareketi büyüdü. Kardeşlerin bu kararlılığı ve korkusuzluğu Trujillo hükümetini sadece rahatsız etmekle kalmadı aynı zamanda korkutmaya da başladı ve artık gerekeni yapmaları gerektiğini düşünen hükümet kardeşleri bir kez daha gözaltına aldı. Burada türlü işkencelere maruz kalmalarına rağmen korkusuzluklarını yitirmeyen kardeşler yetkilileri o kadar rahatsız etmişti ki sonunda ferman verildi.
25 Kasım 1960 günü, gözaltından serbest kaldıktan sonra evlerine dönen 3 kız kardeşin yolda arabaları hükümet yetkilileri tarafından durduruldu. Kardeşler hem dövüldü hem de tecavüze uğradı. 
Kadın sonuçta, tecavüz etmeden öldürürlerse erkekliklerini nasıl ispatlayacaklardı?
Arabaları parçalanmış şekilde bir uçurumun kenarında bulundu ve gazeteler o sabah “Mirabel Kardeşler’in arabası uçurumdan yuvarlandı.” Şeklinde başlıklar atarak üç kardeşin ölümünü kaza olarak lanse etti.
Hükümetin sandığının aksine Mirabel kardeşlerin ölümü ayaklanmaları azaltmak yerine daha da arttırdı ve en sonunda 30 Mayıs 1961 yılında Trujillo bir suikaste kurban giderek hükümet devrildi.
“Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü…” diyen Minevra ’nın sözleri bir şeyleri harekete geçirmiş olacak ki ülke köklü bir değişime uğramış ve liberal bir yönetime geçilmişti.
“Çocuklarımızın bu yolsuzluk ve zorbalık dolu rejimde büyümesine izin veremeyiz. Buna karşı savaşmalıyız ve ben her şeyimi vermeye hazırım, gerekirse de hayatımı!” diyen Patria da söylediğini yerine getirmiş ve hayatını verme pahasına çocukların bu zorba rejimde büyümesine engel olmuştu.
Mirabel kardeşlerin hikayelerini ise bize 4.kardeş olan fakat mücadelede biraz daha geri planda kaldığı için o gün arabada bulunmayan Dedé Mirabel anlattı. 
Hükümet değiştikten sonra mücadelesinden vazgeçmeyen Dedé Mirabel, Mirabel Kardeşler Vakfı’nı ve Mirabel Kardeşler Müzesi’ni kurdu.
Oğlu Çevre Bakanı ve Başbakan, Minevra Mirabel’in kızı ise milletvekili olmayı başardı.
Mirabel kardeşler bir feminist ve özgürlük mücadelesi savaşçısı olarak anılmaya devam etti yıllar boyunca.
Dominikli şair Pedro Mir, katili kınayan bir edayla Amen de Mariposas (Kelebeklerin Amini) şiirinde Mirabel kardeşleri anlattı.
Aynı dönemde Dominik Cumhuriyeti’nde ve Amerika’da en çok satan yazarlardan olan Julia Alvarez Mirabel kardeşlerin hayatını anlattığı In the Time of Butterflies (Kelebekler Zamanı) romanını yayınladı.



EmoticonEmoticon