22 Aralık 2017 Cuma

Ey karanlığın baronları...!!


insan mustafa'm kemal'im ile ilgili görsel sonucu
Ey karanlığın baronları



Ey karanlığın baronları
Ey arap bademlemeleri.
Ey Vakıf kullanıkları
Ey tecavüz Savunucuları
İstediğiniz kadar küfür hakaret edin
istediğiniz kadar tehdit edin.
Sizlerden korkmuyoruz.
Anladık ki artık size sizin dilinizle konuşacağız
Onurlu ve şerefli insanlar namussuzdan haysiyetsizden cehaletten ve karanlıktan korkmazlar.
Korkarlarsa size benzerler sizin gibi olurlar.
Zafer serhoşluğundasınız
Şımardıkça haddinizi aştıkça sonunuza yaklaşıyorsunuz.
Biz başımızı kaldırdığımız an gözlerimizin şavkı tüm ülkeyi aydınlatacak.
Ülkenin en ücra köşelerinde Atatürk'ün gümbürgümbür marşları çalınacak.
Işığı gören hamam böcekleri gibi kaçacak karanlık arayacaksınız ama bulamayacaksınız.
Demokrasi için sokağa çıkmışsınız öylemi.
Ey karanlığın baronları
Daha dün demokrasiye küfreden şeriat istiyoruz diyen siz değil misiniz,
Bu ne riyakarlık, bu ne iki yüzlülük.
Darbeci dedikleriniz sizin gibi namussuz hırsız karanlık değil miydi.
Al gülüm ver gülüm sarmaş dolaş olmadınız mı.
Bu ülkenin içini birlikte boşaltmadınız mı
Vatanın bel kemiği ordusunu sahte delillerle şerefsizce,haince,namussuzca darmadağın etmediniz mi.
Birlikte kumpas kurmadınız mı.
Biz o davaların savcısıyız demediniz mi?
Kaldırtmayın başımızı..!!
Bir kardırırsak indirmeyiz
Ya kurarız yep yeni Vatanı
Ya veririz başımızı.
Çünkü biz yaşayacağımız kadar yaşadık
Göreceğimiz kadar gördük.
Çocuklarımızı ve torunlarımızı
Sizin ihanetinizde
Sizin karanlığınızda
Sizin sapıklığınızda
Sizin hırsızlığınıda 
Yaşatmamaya ant içtik.
ihanetin onursuzluğun ve karanşığın içinde yaşamaktansa
Ölüm hoş geldi safa geldi.
Bizim aklımız var,
Onurumuz var
Vicdanımız var
Kul değil,
İnsanız
Ya güzelliği kuracağız,ya güzelliğe gideceğiz.
Ya da bize onursuz yaşam yok.
Bize başka yol yok.
insan


fascist flag of turkey ile ilgili görsel sonucu

16 Mart 2017 Perşembe

Tam da bu işte. istenildiği gibisin Türkiye'm İstenildiği gibisin bahçevan



Tam da bu işte.
istenildiği gibisin Türkiye'm

İstenildiği gibisin bahçevan

Tam da bu işte.
istenildiği gibisin Türkiye'm
İstenildiği gibisin bahçevan
Kimin namlusu kime bakıyor
kim kime karsi
kim kimi övüyor
Kim kimi dövüyor
Eyleyenler ne söylüyor.
Söyleyenler ne eyliyor.
Belli değil,
Tam da bu işte.
istenildiüi gibisin Türkiyem
Kahraman Türkiye uçak düşürdü maşallah
Bir Türk dünya'ya bedel inşallah
Öte yanda kevgirsin kafanı çevirme mazallah
Tam da bu iste.
istenildigi gibisin Türkiyem
Toplum paramparça olsa iyi
insan paramparça
Sabah başka
Ögle başka
Aksam aynada ben ne dedim diyor.
Sonra yine fikri sahibine dönüyor.
Herkes kendi çukurunda
Ancak o kadar görüyor.
Çok milliyetci Türkcü ülkücüler
Bir uçakla rusa inat akp'li oluyor.
Tayyip bilseydi iki uçak daha indirip önceden,
MHP'yi silerdi tamamen.
Eh ne de olsa kökünüz bir,
Türk adını kullanıp
Hepiniz araptınız ezelden.
Bir de yetmez üstüne der ki:
Ak seçmen cahil mahil, koyun moyun ama;
yarin savas aninda bu ülkeyi kaninin son damlasina kadar
Sizlerden önce onlar savunur.
Be hey çok bilmiş bahçevan
Vatan mı kaldı?
Tüm zenginliklerin satılmadı mı?
Tüm mahremiyetine girilmedi mi?
Tüm stratejik alanlar verilmedi mi?
Bütün tersaneler verilip,
Tüm limanlar satılmadı mı?
Ülkenin,devletin gûvencesi bir tek kurum sağlam kaldı mı?
Vatan nedir 
Vatanı Vatan yapan nedir bahçevan
Adaletin Var mı?
Ordun var mı?
Demokrasin var mı
Senin paran var belki ama
Su an 70 milyonun patronu yabancı sermaye olmadı mı?
Eyyy büyük türkcü ülkücü bilge bahçevan,
Sende bu fasizan duygular, egoizm varken
Senin gibi olmayan
Tam da senin gibi düsünmeyen?
Canice katledilseler bile
Haksız hukuksuz hapsedilseler bile
Oh olsun diyebilecek şekilde anlatım yaparken,
Evrensel ahlak ve erdemden uzak
Neyin doğru neyin yanlış olduğunu görmeden
kimin doğru kimin yanlış olduğu ile ugraşırken
Herkese bu derece saldırıp küfredip kavga etmeye can atarken,
Emperyalistler gerizekalımı bu ülkeye savaş çıkarsınlar
Sen varsın ya işte.!!!
Zaafların var ya,
Türkcüsü,kürtcüsü,ümmetcisi,arapcısı,sakkallısı bıyıklısı kalpaklısı var ya!!!
Adamlar enayi mi birbirini gırtlaklamaya bunca hevesli varken.
Savaşla sıcak işgalle ugraşsınlar.
Henüz almadıkları, savaşla alabilecekleri ne kaldı.?
Nedir seni bu hale getiren,
Bildiklerin mi,
Bilmediklerin mi
Yoksa "önce insan olmalı 
Hak hukuk olmalı diyememenin ağır yükü mü.,

BİR SORUM VAR:!!! Can alıcı değil Can verici Hayat verici Bir Sorum var.





BİR SORUM VAR:!!!
Can alıcı değil Can verici Hayat verici Bir Sorum var.

BİR SORUM VAR:!!!
Can alıcı değil Can verici Hayat verici Bir Sorum var.
Özellikle bu sayfada Gülen'in ingiliz ve amerikan Gizli servisleriyle çalıştığını onlar tarafından korunduğunu 7 yıldır basbas bağırdık yazdık.
30 yıldır bu güçlerce yönetildiğini organize edildiğini büyütüldüğünü hain olduğunu dile getirdik.
Bize hakaretler ettiniz,küfürler ettiniz,ölümle tehdit ettiniz,
En son 2015 Haziranında bu sayfada ilk olarak Fuat Avni'yi deşifre ettik.
Dedik ki Fuat Avni bir kişi değil koskoca bir Cia Türkiye ekibidir.
Bilgiler tweetleyen bir kişide toplanır.
FuatAvniler her yerde Mecliste,Emniyet teşkilatında,Özel harekat içinde,keskin nişancılar içinde,Mitin başında,Sarayda Tayyip'in kesinlikle şüphelenmeyeceği bir kimlikte kan bağı olmasa bile Ailesinin içinde en yakınında Damat ve gelinlerden olma ihtimali büyüktür dedik.
Fuat Avni herşeyi biliyorsa olayların içinde olmasından kurgulayıp gerçekleştirmelerindendir dedik
Aynı Gün Sayfamız kapatıldı 15 Gün sonra sıfırdan yine kurduk 20 ayda bu günlere geldik.
Şimdi Can alıcı olmayan Soruma geliyorum
Biz Gülen'le birlikte RTE ve ABDGül'ünde Türkiye Cumhuriyetinin haini olduğunu Gülen gibi aynı çevrelerce güçlendirirlp hazırlanıp bu günlere getirildiğini Söylüyoruz.
Gülenin Hain olduğuna inanıyorsunuzda onların hain olduğuna neden inanmıyorsunuz.?
Bir birine düşman olmaları hain olmadıklarını mı kanıtlar.
Kim bana akla mantığa uygun bir açıklama yapabilir.
kim bana bunların düşünceleri ve icraatları ve savundukları fikirleri hakkında birbirlerinden farklı hain olmayacağını kanıtlayan bir görüş kanıt belge ortaya koyabilir.
Darbe başarılı olsaydı Tüm Türkiye Tüm medya Tüm gazeteler Tayyip'in hainliklerini,hırsızlıklarını ,skandallarını gizli görüşmelerini boy boy yayımlıyor Gülene evliya imiş gibi övgüler düzmeyecekmiydi.
Olmazdı diyebiliyor musunuz?
Hain Haine çatınca Namuslu olmaz.!!!!
Gülen Cumhuriyete,Demokrasiye Atatürk'e düşman da bunlar değil mi,
Gülen çağdaş eğitime laikliğe özgür ve özgün bilime düşman da bunlar değil mi?
Gülen Emperyalistlerle işbirliğinde ülkenin içini boşaltıyor da bunlar yapmıyor mu?
Gülen Medeniyete evrensel hukuka ve insan hak ve özgürlüklerine düşman da bunlar değil mi?
Gülen bu ülkeyi bu devleti yıkıp yerine dgerici şeriat sistemi getirmek istiyorda bunlar istemiyor mu?
Biz bunların da bu ülkenin bu devletin bu Türkiye Cumhuriyetinin hainleri olduğunu söylüyoruz.
Yine küfredin yine tehdit edin.
Birgün anlayacaksınız,anlamasına,anlayacaksınız da, anladığınız anda ,anlamış olmanızın anlamı kalmayacak.!
Ve hiç bir zaman Mallığınızdan Koyunluğunuzdan utanmayacak unutacaksınız.

4 Mart 2017 Cumartesi

"HAYIR" insan olabilmektir. Fıttırtmasınlar adamı?




"HAYIR" insan olabilmektir.
Fıttırtmasınlar adamı? 
"HAYIR" insan olabilmektir. 

Fıttırtıyorlar adamı Baskı Oran demiş ki:"Almanya"daki dostlar büyük hata içindesiniz" 
Baykal Almanya gezisini iptal etmiş 
Kılıçdaroğlu efendi kınamış Almanyanın kararını.
Bu ülke ne çektiysa bu sol salaklığından çekti.
Bu ülkeye en büyük kötülüğü edenler Sağcılar gericiler bölücüler değil onlara demokrasi adına tolerans sağlayıp güç verenlerdir.
Siz demokrasi düşmanlarını demokrasi adına nasıl savunursunuz?
Bu geri zekalılıktır aptallıktır bilerek yada bilmeyerek ülkeye ihanettir hainliktir.
Evrensel sol değerler güzeldir tamam da senin ülken henüz ne kadar evrenseldir? 
Bütün demokrasiler demokratik bir şekilde ileriye açıktır.
Ancak geriye kapalıdır.
Demokrasiler kendi varlığının "geriye" doğru yok edilmesine,
Monarşiye,
Teokrasiye,
Feodalizme
Emperyalizme
Emperyalizmin uzantılarına
Planlarına
Kışkırtmalarına
Irksal bölücülüğe ve teröre karşı
Demokratik davranma zorunluluğu yoktur.
Olamaz da.!
Buna karşı çıkan
ister miliyetçiyim desin
ister solcuyum desin
ister dinciyim desin
Asla devrimci dürüst değillerdir.
Adı üstünde devrimdir.
Cumhuriyet bir devrimdir
Devrimci de devirendir
Devirirsin
Yıkarsın
Parçalarsın.
insandan
onurundan
Emeğinden yana
Yeni bir sistem kurarsın.
Kurarken kural tanımazsın.
Kim ne derse desin
Bunun başka tartışması olmaz.!
Olursa bu hiledir.
Aldatmacadır
Bu ülkeye,
insanlarına,
Geleceğine
ihanettir
Namussuzluktur
Denk duran teknesiyle
Denk durmayan okkasıyla
Ve bu cumhuriyet kurulurken istiklal mahkemelerinde karanlık gerici ibirlikçi hain kafalar nasıl koparıldıysa
Bugün ihanet ve işbirlikçi feodal hain ve ayrılıkçı kafalar gerekirse yine koparılacaktır.
bakmayın güölü gibi olduklarına her sey sunidir şişirmedir balondur.
Tek gerçek zamandır zaman geriye akmaz.
Hain kim olursa olsun isterse devletin başında olsun.
Binlerce gencecik insani yaşatmak için onların kafasının kopması
Yaşam adına 
insan adına
Onur adına 
Vatan aşkına
Zamanın ilk öncelikli görevidir.
Varsa ki hala geride kalıp,
Gerilerden bakarken
Dersimi istiklal mahkemelerini diline dolyanlar?
Solculuktan dem vuranlar.
Gitsinler dünya devrim tarihini çalışşınlar,
Stalin çalışsınlar,
Solun evrensel değerleri, 
ronesansı görenler
1789 u yaşayanlar içindir
Sen daha imamlardasın
Aforozlardasın
Engizisyonlardasın
Ortaçağ ortamındaki solculuk demokratik değerler,
Onların beyinlerindeki feodalizm kalıntılarına,
Aidiyet duygularına
Kinci intikamcı ilkel kabileci ruhlarına,
Gelişmemiş kişiliklerine,
Sadece bir perde,
Bir maskedir.
Artık o maskeler düşmektedir;
Artık onlar ya ayaklarını denk tutacak
Yada o ayaklar kırılacak.
Ve Asla kazanılmış devrimler,
Geriye devrilmeyecek
Herkes içine dönsün
Kendine dönsün
Evine dönsün
Ailesine
Mahallesine Şehrine,
Ülkesine dönsün.
Vatan olsun
Kendine onuruna sahip çıksın.
Vatan biziz
Biz hepimiziz
Kendimize sahip çıkalım ve HAYIR'ı kazandıralım
HAYIR,
Geleceğimizdir,
Çocuklarımız ülkemiz namusuzdur.
Bilimdir,sanattır.Özgürlüğümüzdür.
Hayır Gerçek evrenselliğimiz erdemlerimiz onrumuzdur.
HAYIR insan olabilmektir.

13 Ocak 2017 Cuma

Tanrıca köle ve Şeytan, Kadının Tarihsel Serüveni



Tanrıca köle ve Şeytan, Kadının Tarihsel Serüveni


Kadınların dinlerde ve mitolojilerde gözle görülür bir değişime uğradığı çoğu inanç ve kültürde tabiri yerindeyse 2. sınıf vatandaş sayıldığı, erkeklerden düşük mertebede oldukları, aşağılandıkları ve eziyet gördüklerini sürekli görür ve duyarız, peki neydi kadınları “Günah keçisi” yapan şey? bir zamanlar çok kıymetliyken ne olduda kymetsiz, günaha sürükleyen, değeri olmayan bir hal aldı? Kimi yerlerde “Şeytan” kimi yerlerde “Cadı” kimi yerlerde ise eksik nitelendirildi? Tarihte çok eskiye gidersek kadın aslında çok kıymetliydi İnsanlık tarihinin en eski bilinen “Sümerler” toplumundan bile önce (yazılı kaynak bulunmasada) Hiyoragtiflerde çizilmiş şekillerde kadının Tanrıça olduğu, bolluk ve bereketi simgelediği, egemen güç olduğu açıkça görülmektedir…

Hollanda asıllı İngiliz arkeolog “James Mellaart” gün ışığına çıkartığı bir araştırma ile insanlık tarihinin “Anadolu” olduğunu ve Bir ana tanrıçalarının bulunduğunu herşeyin onun üzerine kurulduğunu ıspatladı. Evet insanlık tarihinin belege ve kaynak bırakan ilk uygarlığı “Konya-Çatalhöyük” de kurulmuştu! Günümüzden ortalama 6000 yıl önce…

Çatalhöyükte bulunan 13. kay şehirinde (6800 yıl önce olduğu belirtilen) yapılan kazılarda ismi bilinmeyen ama büyük göğüslü iri kalçalı bir tanrıça heykeli bulundu ana tanrıça idi karşısında duran bir erkek tanrıça vardı boynuzlu Boğa,Koç ve erkek Geyik boynuzları ile simgelenmişti ve bu tanrı 2. plandaydı… Yapılan kazılarda görüldüki kadınlar çok şıktı Mezar kazılarında kadın mezarlarından hiçte öyle beklendiği gibi çanak çömlek çıkmadı aynalar!, hallar ve bilezikler!, Dudak boyaları!, Kemer Tokaları,süs eşyaları ve bunabenzer aletler çıkınca herkes “Şok” olmuştu! Şaşırtıcı değilmi kadın ilk uygarlıklarda ilkel olarak tahmin ediliyordu ama hiçte öyle değildi son derece modern, şık ve alımlıydı ayrıca saygı duyulan kıymet verilen varlıklardı inançları dahi kadınlar üzerine kuruluydu….


En Önemli Tanrı, Genç bir kadın, doğum yapan bir anne ve yaşlı kadın olmak üzere üçe ayrılırdı.
Kadın, yanında Şahin,akbaba,yada atma olan bir kuşla benimsenirdi.

Heykeller Genelde Üçlü gurupta duran Tanrıçaların yanlarında kutsal hayvanı olan Aslanla betimlenmişti. (Aslan yaradılış ve doğaya hakimiyetin simgesidir)

Tanrı Boğa veya Koç Başı biçiminde görünür.
Günün birinde Hakklarında pek fazla bilgi bulunmayan ama çizimlerinden uygar oldukları (En azından böyle bir hayat sürdükleri) anlaşılan bu toplumlar tarih sahnesinden silindiler Araştırmacılar hala ne olduklarını nereye kaybolduklarını araştırmakta… Ama zaman akmaya devam etti ve M.ö 4000 yıllara gelindi.
Mezepotamyada ilk kenteler ve uygarlıklar kurulmaya başlanıldı bu uygarlıkların yazılı kaynak ve belge bırakan ilk uygarlığı sümerlerdi.

Sümerlerde Kadın:


Sümerlerde Ana Tanrıça “İnanna” ismini almıştı. Philadelpia Üniversitesinin Güney Mezapotomya “Ninpur” şehrinde yaptığı kazılarda ele geçirilen 5000 çivi yazısı Tablet (3/1 İstanbul Arkoloji Müzisnde) İnanna Tapımını Ispatları ile ortaya çıkardı. İnanna Bir fahişeydi ama hemen yanlış düşünülmesin o zamanlardaki toplumlarda fahişelik kötü birşey değil tam aksine iyi birşeydi buna saygı duyulur ve ibadet ederlerdi tapınak fahişeleri ibadet için fahişelik yaparlardı ve hatta erkek fahişelerde bulunmaktaydı. Fahişelik bereketin,bolluğun,doğurganlığın sembolüydü ve kıymetliydi. İnanna toplumun süs ve neşesiydi Aynı Çatalhöyükteki gibi yazı henüz bulunmadığı için sadece çizimlerini yaptıkları ismi bilinmeyen ana tanrıça gibi zamanın en seçkin zengin ve asil sayılan aillerin kızları bile fahişelik için yarışırlardı bunu yaparak Tanrıçaların enerjilerini dünyaya getirdiklerini düşünürler ve bunu kutsal sayarlardı bu durumda zaten bir Tanrıçaya taptıklarını göstermektedir…

Zaman ilerledi ve Sümerler Tarihten silindiYerini “Akadlar” aldı (MÖ 4000 – MÖ 2100)
Akadlarda kadın:



Akadlar (MÖ 4000 – MÖ 2100), MÖ 4 binde Arap Yarımada’sından Mezopotamya’ya ilk gelen ve yerleşen Sami asıllı bir kavimdir. Akad kralı Sargon Sümerleri yenmiş ve bu devleti kurmuştur. Dinsel açıdan Güneş tanrısı “Şamaş”, Ay tanrısı “Sin” ve Venüs tanrıçası “İştar” en çok tapılan tanrılardı. Sargon’dan sonra güçlü bir otorite kuran torunu Naram-Sin, kendisini “Akad’ın tanrısı ve dünyanın dört bölgesinin kralı” ilan ederek, ilk tanrılaştırılan kral olmuştur. Sınırlarını Zagros Dağlarına kadar genişleterek burada yaşayan savaşçı Lulubi kabilelerini dağıtmıştır. İştar Baş tanrıçalarıdır. En çok Tapılan tanrıça bereketin simgesi bolluğun simgesi aşkın ve sexsin simgesidir. Ayinlerinde bu litarürler sürekli görülmektedir.
Sargon’un ölümünden sonra devlet zayıfladı ve Sümerliler tarafından ortadan kaldırıldı (MÖ 2100) daha sonra Sümerler bir Sel felaketiyle Tekrar tarihten artık anılmayacak şekilde silinmesi ile “Babil Dönemi başladı ve “İştar” Hala egemenliğini sürdürmekteydi. Babile geçmeden Önce “Mısırada bakmakta Fayda olduğunu düşünüyorum” Çünkü İslamiyete kadar Msır yarım adasındada Tanrıça tapınması hakimdi!

Mısırda Kadın:
* Firavunlar Dönemi’nde kadının Tanrı soyundan geldiğine inanılırdı. Saltanat kadından çocuğuna geçtiği için, hanedan dışından Firavun olabilmek için, hanedandan bir kız ile evlenme geleneği vardı; bu yüzden veliahtlar, genelde kız kardeşler ile protokol evliliği yaparlardı.

* Eşleri ölen kraliçeler, dilerlerse hanedandan, asillerden veya halktan biri ile evlenip onu firavun yapabilirlerdi. Duvar resimlerinde zenci firavunlara rastlanmaktadır.

* Kraliçe Hatşepsut (Velikovsky’ye göre Sabâ Melikesi Belkıs’tır), eşi II.Tutmoses’in ölümünden sonra takma sakal ve erkek kıyafeti ile 22 yıl ülkeyi idare etmiştir. (MÖ:1479-1457)
* Firavunun saltanatı birlikte yürüttüğü eşi dışında 3-4 eşi daha olurdu ve bunlar farklı saraylarda otururlardı. Bu sarayların kendi akarları mevcuttu. Bunlar genelde ticareti de yapılan dokumacılık üzerineydi.
* Sarayda doğum önemliydi, çocuğun kimden olduğu önemli değildi.
* Her tür cinsel ilişkinin doğal karşılandığı Eski Mısır’da toplum ve saray, eşcinsel evlilik ile ana-oğul evliliğini hoş karşılamazdı.
Babil (Fenikeler-Kenan diyarı) de Kadın:



İştar Öylesine sevilmiş öylesine benimsenmiştirki Babilliler iştarı Baş Tanrıça ilan etmişlerdir (M.ö 2000-300) Yine aynı şekilde Bereket, bolluk ve sexi simgelemekte ismi ile tanrıların Kraliçesi diye adlandırılmaya başlanmıştır. iştarın Sembolü bir “Vulva” yani dişilik sembolü idi öyle ki “Lapuz lazuli” Taşından yapılşmış vulva muskalarının çokluğu arkeologları bile şaşırtmıştır. Kadın Tanrınça ile kanal oluşturmakta ve onlarla birlikte olan erkeklerin Tanrıça il karşılaşabileceğine inanılmaktaydı. Cinsellik, fiziksel ve fiziksel üstü olarak yaşamı dünyada var eden bir eylem olarak görülüp kutsal kabul edilmekteydi. Sadece Rahibiler Dişi Tanrı yani Tanrıça olan Ay tanrısının tipine bürünebilmekteydi bunun içinde siyah bir elbise giyerler ve başlarını kapatırlardı (Ay gece göründüğü için etrafı siyahtır bu yüzden siyah elbise giyerler ve Dolunay yani ayın tam yuvarlak şekli Tanrıçanın yüzü olarak kabul edilirdiki bunun içinde başlarını örter sadece yüzlerini gösterirlerdi Örtünmenin kökeni buradan gelmektedir Bunun için ayrı bir makale daha yazıcam) Bu ayinlerde kutsal evlilik yapar ve “Bakireliklerini” Kurban ederlerdi. 


Fahişe Rahibeler Tanrıça İştarın bir tenezzürü olduğu için onlarda fazladan özellikler bulunduğunada inanırlardı Falcılıl, büyücülük, şifacılık gibi hatta zevk suyunun kutsal olduğu düşünülür para ile satılırdı. (Meraklısı varsa belirteyim tabletlerde Rahibelerin zevk sularının en çok göz için şifa olduğu yazmakta)Cinsellik Tanrıçaya tapınılmasından dolayı kutsaldı, kadın bedeni kutsal sayılırdı ve halk arasındada cinsellik farzdı. Cinsel ilişkiye başlamadan önce şöyle söylenirdi: Senin şahsında Tanrıça Militta’yı çağırıyorum (Militta Afroditin asurcasıdır. Afrodit iştarın Yunanlılardaki ismi)
Tarih babillerde ilerlerken Hamurabi dönemine gelinir işte bu dönem herşeyin 180 derece döneceği toplu bir değişime neden olacağı herşeyin birbirinden zıtlaşacağı ve kadının “Kutsal saltanadına” son verileceği dönemdir.

İbraniler Tek tanrılı dinlere geçişi başlatır.
Tanrı Marduk:



Marduk (Akadça’daki Sümerce yazılışı AMAR.UTU (güneşsel dana), tevrat’ta Merodach), antik Mezopotamya’daki geç dönem tanrılarından birinin adı. Babil şehrinin baş tanrısıydı; Hammurabi zamanında Babil, Fırat vadisinin politik merkezi olduğunda, Babil panteonunun başı olarak Marduk’a tapınılmaya başlanmıştır. Babil yaratılış destanı olan Enûma Eliş’te tanrıların en büyüğü ilan edilmiştir.


Lakabı “Büyük Efendi, dünyanın ve cennetin efendisi” idi. Gücünün, her zaman fakir insanlara yardım etme ve kötüleri cezalandırmada kullandığı bilgeliğinde saklı olduğuna inanılırdı.

Mardok olarak da okunabilir. Bereket tanrısıdır ve sembolu mer-doğ (bağ belidir) ileriki tarihlerde bu mazda olarak değişecektir. Bu tanrıya inananlardan biride mardailar yani Mardinlilerdir (Merd-inliler).

Mezopotamya dininde Babil’in büyük koruyucu tanrısıdır. Bu özelliğiyle sonunda Bel’le özdeşleştirilmiştir. Eskiçağ çok tanrılıcığında Marduk özel bir yeri olan en büyük tanrılardan biridir. İlkin tarım tanrısıydı, sonra MÖ 20. yüzyılda kral Hamurabi tarafından en yüce tanrı derecesine yükseltildi, daha sonra MÖ 16. yüzyılda kral Buhtunnasr (Nabuhodonosor) tarafından tektanrı sayıldı. Bu açıdan bakınca Marduk tektanrıların ilkidir.

Krallıkların ve uyruklarının yazgısı onun elindedir. Yeryüzünü de Kingu’nun kanıyla yoğurup elde ettiği balçıktan ilk insanı meydana getirmiş. Babil Kralı Hamurabi ünlü yasalarını kendisine dikke ettirenin Marduk olduğunu söyler. Marduk burada adelet tanrısı Şamaş kişiliğindedir. İncelemeci Samuel Reinach, Hamurabi yazılarıyla Yahudi yasaları arasındaki benzerliğe işaret ederek, Marduk’u Yehova’yla aynılaştırır.



Babil’deki en önemli Marduk tapınakları, Esagila ve tepesinde bir Marduk tapınağı bulunan Etemenanki adlı ziggurattı. Esagila’da her yeni yıl şenliğinde Enuma Eliş şiiri okunurdu. Marduk’un karısı olarak en sık anılan tanrıça Zarpanit ya da Zarbanit’ti (Zarpan Kentinin Kadını). Marduk’un yıldızı Jüpiter, kutsal hayvanları ise at, köpek ve özellikle çatal dilli canavardı.

Marduk en eski anıtlarda, elinde üçgen bir kürek çapayla betimlenir; bunun bereketi ve birlikteliği simgelediği düşünülür. Yürürken ya da savaş arabasına binmiş durumda da betimlenir. Giysisi yıldızlarla süslüdür. Elinde bir asa vardır; ayrıca yay, mızrak, ağ ya da yıldırım taşır. Asur ve Pers kralları da yazıtlarda Marduk ve Zarpanit’i saygıyla anmışlar, ikisinin birçok tapınağını yeniden yaptırmışlardır.

Yani “Tanrıça” dönemi bitmiş “Tanrı” dönemi başlamıştır. Yani Kadınların “Kutsal saltanatı” sallanmaya başlamıştır. Örneğin: Önceleri mirastan erkekle aynı payı alan ve boşandığında çeyizlerini geri alabilen kadınların hamurabi döneminde bu hakları ellerinden alınmıştır. “282 Hamurabi kanunu tanrı Marduk tarafından yazdırıldığına inanılmaktadır. İncelemeci “Samuel Reinach” ; “Eğer Musevi yasaları Musaya gerçekten Tanrı tarafından yazdırıldıysa Tanrı hamurabinin yasalarını aşırmış demektir” diyor Orpheus isimli kitabında” Çoğu araştırmacıda zaten hamurabinin Tanrısı (Marduk) ile Musanın tanrısının aynı olduğu kanısındadır. (İnanç sözlüğü Orhan Hanceri oğlu/Asur Babil Dini) Kil tabletlerde görülürki Hamurabi döneminde en çok ceza Cadılık ve Kadın İhaneti üzerinedir. Bu cezalar Yüzyıllara kadar uzamıştır taki orta çağ avrupasına kadar! Tabi Bu geçiş Öyle hemen şip-şak diye olmaz baya bir uğraş ve savaşlar sonucu kadın saltanatı bitirilir ben makaleyi fazla uzatmamak adına ayrıntısına girmiyorum isteyenler musa ve firavun savaşından başlayarak ayrıntısını araştırabilir…

Sadece Şunu Örnek vereyim; Musanın tanrısı ile görüşmeye gittiğinde (10 emiri aldığı zaman) geri geldiğinde tekrar Boğaya (Yani Tanrıçaya) Tapındıklarını görüp sinirden çıldırıp 10 emri kırması buna bir örnektir.

Ve Artık Kadın için 2. sınıf, işe yaramaz, köle, aşağılanma, hor görülme dönemi başlamıştır!
Eski Yunan’da ve Roma’da Kadın:


Eski Yunan’da kadın çok aşağı bir seviyede görülür, vatandaşlık haklarından yararlanamazlardı. Bir Yunan Sözü şöyle der: “Yangın ve yılan sokmasının bir çaresi vardır; ama kadının kötülüğünün çaresi yoktur.” Eflatun da şöyle demiştir: “Kadın elden ele, orta malı olarak gezmelidir.” Aristo ise şöyle demiştir: “Kadın, yaratılışta yarım kalmış bir erkektir.”
Yunan Mitolojisinde, ilk kadının adı Pandora’dır. Toprak ve sudan yaratılmıştır. İnsanın başına gelen tüm belâ ve felaketlerin sebebidir. Kötülüklerin kapatıldığı kutunun kapağını açmış, musibet ve felâketler dünyaya yayılmıştır. Yunan toplumunda daha sonraları kadın ve erkeğin davranışları değişmiş; fahişelik ve eşcinsellik yaygınlaşmış; karmaşık bir hayat yaşanmaya başlanmıştır.

Toplumun kadına bakışı şöyledir:
* Kadın, ya babasının veya kocasının, o da yoksa akrabadan bir erkeğin vesayeti veya velayeti altında yaşar,
* Evlilik, sırf nesli idame içindir; kadının görevi ev düzenini yani ev işlerini yürütmekten ibarettir.
* Hiçbir işte kadının fikri sorulmaz,
* Erkek istediği zaman karısını boşayabildiği halde, kadının bunu talep etmesi son derece güçtür,
* Hayattayken erkeğin karısını bir başkasına devretmesi; veya ölümünden sonra kimin vasiliğine vereceğini belirtmesi olasıdır,
* Dul kadın, ikinci bir kocaya varırsa, tüm malları elinden alınır.
* Konstantin zamanında, zina eden kadın, ölüm cezasına çarptırılırdı. Justinian, bu cezayı manastıra kapatılma cezasına çevirdi. Zina edilen kadın, evlilikten men edilirdi.
* Karı-koca ayrı inançlara sahip iseler, evlilikleri gayrımeşru sayılır ve zina cezasına çarptırılırlardı.
* Roma’da kız çocuklar aç-susuz ve çıplak olarak Tanrı heykelleri önüne bırakılırdı.
Eski İran’da kadın:


* Mecuzî Dervişler döneminde, kız kardeş ve anne gibi kan yakınlığının bir değeri yoktu. Onlar kız kardeşleri ile evlenirlerdi.

* İranlılar da kadınlara Avrupalılardan farklı bakmıyorlardı. Kadın alınıp satılabiliyordu.
* Âdet halindeki kadın evden çıkarılır, kent dışında kurulan bir çadıra kapatılırdı. Onlara yemek götüren hizmetçiler dahi, ona ve onun dokunduğu eşyaya pis muamelesi yaparak, ellerini, burunlarını ve kulaklarını bez parçaları ile sararlardı.
* Milâdî V.yüzyılın 2.yarısında hüküm sürmüş olan Yezdücürd, kendi kızıyla evlenmiş, sonra da onu öldürtmüştür.
Eski Hind’de Kadın:



* Kadın bir köledir. Kocasının ölümünden sonra onun da hayat hakkı yoktur. Kocasının öldüğü gün, onunla birlikte o da yakılırdı.

* Diğer ülkelerde olduğu gibi, sonraları onlara da bazı haklar verilmiştir.
Eski Çin’de kadın:
* Kadını insan saymazlardı. Erkek çocuklar üstün sayılır, kız çocuklar ise uğursuzluk sebebi görülürlerdi.

* Çinliler torunlarına isim koymazlar, “BİR, İKİ, ÜÇ” diye seslenirlerdi.
Hitit Öncesinde Kadın:



*MÖ.2000-1800 arasında Anadolu’da muhtelif beyliklerin bulunduğu dönemde, iki başlı aile uygulaması görülür. Yani bir erkek, eşinden başka bir kadınla da yaşayabilir; üstelik uygun fiyatlarda kaçamak yapma hakkına da sahiptir.
*Ortak hayat boyunca, kadından sıkı bir sadakat beklenir, eşini aldatan kadın şiddetle cezalandırılırdı.
*Evlilik bağı, iki tarafça da kolaylıkla çözülebilirdi; ancak çocuklar anaya ait olurlardı.
*Hitit öncesi Anadolu’da iki başlı aile sistemi uygulanmakla birlikte, kadının alınıp satılması mümkündü.
*Evlilik müessesesinin ilk aşamasında, kadın, az bulunan ve aranan bir konumdaydı.
*Evlilik başlangıcında, taraflar birbirlerine armağanlar verirlerdi. Ancak kız ailesi için bu zorunlu değildi.
*Bekaretin mutlaklığı konusunda bağlayıcı bir kayıt yoktu.
*Tababet, daha çok (koca-karı denilen) yaşlı kadınların elindeydi. Bu kadınlar bir tür büyü ve sihir ile uğraşırlardı.
Hititlerde Kadın:



*MÖ.1000’li yıllarda, Hitit Devletinde, iki başlı aile yapısından, tek eşli aileye geçiş görülmektedir.
*Ancak erkek evlilik bağını çözerek karısını boşayabilir.
*Sadakatsizlik hakkı erkeğe bırakılmıştır; yeter ki, düşüp kalktığı kadınları evine getirmesin!
*Kadın, ömrü boyunca çalıştırılır. Kocası tarafından cezalandırılabilir, öldürülebilir; ancak erkek bu yaptığından dolayı cezalandırılmaz.
*Görüleceği üzere, Hititler devlet ve İmparatorluk olunca, şartlar kadınların aleyhine dönmüştür. Erkek hak sahibidir ve çocuklar üzerinde mutlak hakimiyete sahiptir.
*Kadın sözde özgürdür; fakat uygulamada kesinkes köle haline getirilmiştir. Hiçbir alanda öne çıkamamışlardır.
*Üstelik mülk gibi aile içinde bile devredilebilmişlerdir. Sözgelimi dul kadın, önce kocasının erkek kardeşi ile evlendirilir; o da ölürse, kayınpederi ile, o da ölürse, kocasının akrabalarından bir başkası ile evlenecektir. Buna benzer uygulamalar, halen ülkemizin bazı yörelerinde töre olarak uygulanmaktadır.

Evet Kadının saltanatının Nasıl sona erdiğini gördük peki saltanatın sona ermesinden sonra bereketin bolluğun ve aşkın simgesi olan, çok sevilen, baş tanrıça ilan edilen tanrıçaların yer yüzündeki timsali olan kadınlar nasıl olduda “şeytan” oldu? Tekrar tarihte bir gezintiye çıkıp “Lilith” isimli Kimilerine göre “Şeytan” Kimilerine Göre “Cadı” kimilerine göre “Ademin ilk eşi” evet yanlış okumadınız Ademin Havvadan Önceki eşi! Olan “Lilitih” tanıyalım.

Ve Kadının Şeytanlaşması Serüveni:
Lilith;



Tek Tanrılı dine geçiş yapan ve bu uğurdada açmadık savaç bırakmayan “Musevilerin” (ve daha sonra Hıristiyanların) inançlarında Âdem’in ilk eşidir. Tevrat’ın ilk bölümü olan Yaradılış bölümünün 1. Bab’ında Âdem ile beraber bir dişi yaradıldığından, 2. Bölümde ise Âdem’in kaburga kemiğinden bir dişi yaratıldığı yazılıdır. Tevrat’ta açıkça yer almamasına rağmen; birçok Musevi dini kaynağı 2. Bölümde sözü geçen Havva’nın Âdem’in başka bir karısı olduğu, birinci bölümdekinin ise ilk karısı olan Lilith olduğuna inanırlar.

İbranilerin eski inanışına (Mitolojosine) göre Lilith, Kızıl saçlı, beyaz tenli, büyüleyici bir güzelliğe sahip; gizemli, tahrik edici ve baştan çıkarıcı Bir tanrıça mı? Bir şeytan mı? Yoksa onu takip edemeyen kaba toprak parçası Adem’in, kendisine müdahale etmesinden hoşlanmayan bir kadın mı sadece? Âdem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratıldığından Âdemin kendisine eşit olduğu görüşündedir. Âdem’le birlikte olmayı şiddetle reddeder. Adem ısrar ettiğinde ise büyü ile kaçar ve onu terk eder. Melekler geri getirmek için Lilith’ i bulur ama kendisi Kızıldeniz ile birlikte olduğundan 100 den fazla cin çocuğu olduğunu, bu nedenle artık Adem’e sadık olamayacağını bildirir. Melekler, geri dönmesi için her gün bir cin çocuğu öldürmeye başlar. Lilith’i de bunun karşılığına Adem’in soyundan her çocuktan, erkelerde sünnet oldukları 8. güne, kızlarda 20. güne kadar kendi adının yazılı muskayı taşımayan çocukları öldüreceğine yemin eder. Bugün dünyada var olduğuna inanılan cinler Adem ile Lilith’ in ve Tuval Kabil eşi Naama’ ın birlikteliğinden meydana gelmiştir. Adem ile Havva’nın sınırlı hayat ile lanetlenmeden önce, cenneti terk ettiğinden ölümsüzdür. Lilith’ den sonra Tanrı, ismi bilinmeyen bir başka eş daha yaratır ve Adem’de bu yaratılışı seyreder. Gördüklerinden çok etkilenir, yeni eşi kabul etmez. Üçüncü olarak, Daha sonra Âdem’i uyutur ve kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır Havva sonuçta erkeğinin bir parçasından yaratıldığından ona tabi olur.


Lilith, Hz. Eyüp’e eziyet etmek için çocuklarını öldüren iblis yada Türk mitolojisindeki lohusadaki çocukları boğarak öldüren Albastı iblisi ile aynı kişidir. İnanna ile aynı kişi olduğuna da inanılır.

Günümüzde bazı Museviler arasında bir adet olarak, Lohusa kadın akşamları evde yalnız bırakılmaz, ve akşamları çamaşır ipinde çocuk bezi bırakılmaz, çünkü bunları gören Lilith’in o evde çocuk olduğunu anlamasından endişe edilir.

Bilinen en eski Lilith efsanesi Ben Sira Alfabesi’yle yazılmıştır ve Adem’in ilk eşinin hikayesini anlatır. Bu el yazması metnin ana kahramanı Ben Sira ama yazarının kim olduğu bilinmiyor. Metinden ilgili bölüm: Tanrı topraktan Adem ve Lilith’i yaratır. Ve fakat kısa bir süre sonra tartışmalar başlar. Lilith bir gece Adem’e şöyle der: ”Ben altta yatmak istemiyorum!” Ama Adem: ”Ben altta değil, üstte yatmak istiyorum, çünkü sen altta yatacak kişi olarak belirlendin.”… Lilith bunu çok aşağılayıcı bulur ve ona: ”İkimiz de aynı haklara sahibiz, çünkü ikimizde topraktan yaratıldık.” der. Ve her ikisi de artık birbirlerini anlamayı reddeder… Lilith bunu anladığında Tanrı’nın o özel ismini telaffuz eder ve göğe yükselir… Adem Tanrı’ya seslenerek; ”Dünya’nın Tanrısı, bana verdiğin kadın beni terk etti.” der. Bunun üzerine herşeye kadir olan Tanrı, Lilith’in peşinden üç melek gönderir ve geri gelmesini buyurur. Ve Adem’e; ”Geri dönmek istediği taktirde tamam; ama şayet istemezse, her gün yüz oğlunun ölümüne şahit olacak.” – Burada Tanrı’nın Adem’i desteklediğini anlıyoruz – Melekler Lilith’i takip eder ve Kızıldeniz’de onu yakalarlar. Ve Tanrı’nın sözlerini iletirler. Ama o tüm tehditlere rağmen Adem’e geri dönmek istemez…


Kaynaklara bakıldığında 8./10. yy arasında Lilith ile ilgili bir çok esere rastalansa da, asıl hikayenin ne zamandan beri anlatıla geldiğini anlamak mümkün olamıyor. Fakat bu efsaneyle ilgili yeterince araştırma yapılmadığıda çok açık. Ve hatta kasten yapılmadığı aşikar. Peki neden dersiniz? Kadının yaratılışı ile ilgili mit’lerde, Havva’nın ilk kadın olarak kabul edilmesi, acaba doğurganlığı olmayan erkeğin, kendisine tanrısal bir güç edinme arzusundan mı kaynaklanıyor? Yüzlerce yıldır bilinen mit’lere karşı, Lilith neden araştırılmıyor? “Lilith” ve daha sonra “Havva”nın Elmayı yiyerek Cenetten kovulmalarına neden olmasını anlatan “Tek Tanrılı dinler” Kadının “Şeytan” olarak bilinmesine neden olurlar…

23 Haziran 2016 Perşembe

Nesin sen.. Ne istiyorsun..?

Nesin sen.. Ne istiyorsun..?

Ya beğenmezse? 
Aynaya bak!!! 
İhtiyacın olan tek şey senin kendini beğenmen!!
Ya aldatırsa? 
Aldatan kişi ancak kendini aldatır! 
Ne yaşadığını bilmemenin ve duygularını tanımamasının aldatışıdır bu..
Kimse kimse için mecburi istikamet değil.. 
Kimse kimsenin bir eşyası değil kaybetsin!! 
Bir yol yürüyorsunız bu yaşamda.. 
30 yaşında 1 gün mü 30 yaşında 3 yıl mı kalacak yaşamınızda! 
Bunun kararını siz verirsiniz. 
Ama acı çekiyorum..
Acı yaşanılanlara değil yaşanılamayanlara özlemdir..
Kendine engel acılarını mı görüyorsun!! 
Harika!! Değiştirebilirsin!!
Yaşamda herşey senin tercihin!! 
Memnun değilsen değiştir!!
Başkaları için yaşamayı bırak!! Bu hayat senin!!!
Biri gidecekse gider.. 
Gitmesi gerekiyorsa gitsin.. Bırak!! 
Hayat senin ve akıyor.. 
Ne ilk gelen olacak yaşamına ne son giden.. 
Seçiminden mutlu bir sen olman için tercih et yaşamına girenleri!! 
Tercih edebilir olmaktan vazgeç..
Kaygıların başladığı nokta ilişkinin bittiği noktadır!!
Kendine güveni olmayan senin yanında durmayacaktır. 
Vazgeç yanında mı değil mi diye sorgulamaktan. 
Kimden ne bekliyorsun ona bak!! 
Elma hiç bir zaman armut olmayacak!! 
Çilek hiç bir zaman ağaçta yetişmeyecek!!
Senin beklentilerin senin problemin. 
Çilek onun ağaçta yetişmesini bekliyorsun diye ağaçta yetişemez ki!!
Ama ben istedim ki..
Kimden ne istiyorsun?
Karşındaki biliyor mu?
Onda o bilgi var mı?
İstediğin insan mı olsun istiyorsun yoksa olduğu gibi sevmek mi?


20 Haziran 2016 Pazartesi

90 YAŞINDAKİ BİR KADINDAN ÖĞÜTLER :



 90 YAŞINDAKİ BİR KADINDAN ÖĞÜTLER :

1. Hayat adil değil ama yine de güzel!
2. Hayat o kadar kısa ki, birisinden nefret ederek vakit harcama.
3. Kimse ama kimse, hayatı çok ciddiye almamalı!
4. Her gün mutlaka dışarı çık, mucizeler her yerde!
5. Her tartışmayı kazanmak zorunda değilsin.
6. Hayatı çok fazla sorgulama, harekete geç ve gerekeni şimdi yap.
7. İlk maaşından itibaren, emeklilik için para biriktirmeye başla.
8. Konu çikolata olunca, direnmek gereksizdir.
9. Geçmişinle barış ki, geleceğini zehir etmesin.
10. Çocuklarının seni ağlarken görmesinde sorun yok.
11. Hayatını, başkalarının hayatı ile kıyaslama. Hangi koşullardan geçerek buraya geldiklerini bilemezsin.
12. Eğer ilişkinin bilinmemesini istiyorsan, o ilişki içinde olmamalısın.
13.. Mutlu bir çocukluk yaşamak için hiç bir zaman geç değil. Yeniden çocukluğunu yaşamak tamamen sana bağlı ve kimse de karışamaz!
14. Hayatta neye tutku duyuyorsan peşinden gitmeli ve bu yolda ‘hayır’ı bir cevap olarak kabul etmemelisin.
15. Güzel mumlarını yak, güzel çarşaflarını ser, çeyizindeki yemek takımını kullan. Özel günleri bekleme, bugün gayet de özel!
16. Mor giymek için daha da yaşlanmayı bekleme, eksantrik olmanın tam sırası!
17. Çok kötü olaylardan sonra şöyle düşün: “5 yıl sonra bu olayın bir önemi olacak mı?”
18. Herkesi ve her yapılanı bağışla.
19. Başkalarının senin hakkında ne düşündüğünden sana ne!
20. Ne demişler, zaman her şeyin ilacı! Zaman ver.
21. Durum ne kadar iyi ya da kötü olursa olsun, değişecek.
22. Hasta olduğunda, İŞİN sana bakmayacak, arkadaşların bakacak, dostlarına zaman ayır.
23. Mucizelere inan.
24. Unutma, seni öldürmeyen şey, seni güçlü kılar.
25. En iyi şeyler henüz gerçekleşmeyenler, umudunu kaybetme.
26.Ne yapacağını bilemediğinde, birkaç derin nefes al, iyi gelecektir.
27.Güzel bir pakette ve kurdeleyle bağlı değil ama
HAYAT YİNE DE BİR HEDİYE.Alıntı

19 Haziran 2016 Pazar

Sultan Ahmet'e Şikayetim Var!

Sultan Ahmet'e Şikayetim Var! 

Öğrencilerimle İstanbul gezisindeyiz çocuklarımızı memleketin doğusundan batısına kültürel bir birikim edinmeleri için getirdik.
Dolmabahçe Sarayı, Topkapı Sarayı, Yerebatan Sarnıcı, Ayasofya Camii, Sultan Ahmet Camii gibi yüzyıllara meydan okumuş, farklı toplumlara ev sahipliği yapmış, nice kültürleri kucaklamış bu mekanlar; şimdi gözleri kızarmış, ağızları köpürmüş insan müsveddelerine emanet!!! 
Sultan Ahmet Camii'nin önünde nur yüzlü(!) görevliler kıyafetlerimizi kontrol ettiler ve beğenmediler.
Meğer pantolonumuz dar buluzumuzun da omuzları açıkmış. 
Verdiler üzerimize mis kokulu(!) bir entari, başımıza da örtü. 
Sarındık sarmalandık Allah'ın evine girebilmek için Üç kontrolden geçtik. 
Pis kokulu entariyi unuttuk, inandıklarımıza sarıldık. 
Oturduk 45 öğrenciyle yerlere tarihçesini dinliyoruz Caminin. 
Padişahlar kendi adlarını taşıyan camiiler yaptırırmış ki adları yaşasın, dualar alsınmış. 
O ara bir görevli çakmak çakmak gözleriyle eşarbı omuzlarına düşmüş bir öğrencimize parmak havada :"Başınızı kapatın çabuk!!!" diye "hönkürdü". 
Tabi başına geleceği bilmeyen ben kendi kendime " ne karışıyor canım!" diye söylendim. 
Boş verin unutalım,dedik ama ben de kafamdaki kaygan yorgan yüzünden bozma kumaşı tokamla sağlama almayı da ihmal etmedim. 
Neme lazım düşer müşer al başına belayı! Çok geçmedi beni turist zanneden kadın bir görevli, olmayan İngilizcesiyle- bağırınca anlayacağımı düşünerek- biraz da vücut dili desteğiyle: " Bayan eşarp eşarp" diye "hönkürmesin" mi! Eyvah dedim, benim toka yamuk yapmış! Attım elimi başa. Meğer günahını almışım gariban tokanın, sıkı sıkı yapışmış başımdaki paçavraya da görevli kadına beğendirememiş! - Hanfendi başımda örtü, deyince kadın acı acı gülümseyerek: - ben de seni turist sanmıştım bir de bizdensin, sarsana boynunu boğazını Demez mi!!! 
Şöyle bir nefes aldım:
- Hanfendi Nasıl örtüneceğime neden karışıyorsunuz, ben böyle örtünüyorum buna karışmayın lütfen, deyince baktı gücü yetmeyecek, gücü yetecek bir erkek görevli çağırdı. 
Ben yerde oturur vaziyette adam tepemde kurallara göre kapanmamı hönkürüyor.
Tükürükler de saçılıyor. 
Beyefendi Allah'ın evinde oturan dua pozisyonundaki birine saldırıyor, vay böyle örtünme mi olur diye. Bende mi bir tuhaflık var diye bakıyorum etrafıma ama anlıyorum ki nerede sarışın, renkli gözlü biri varsa yanı başında azrail kılıklı bu mahlukatlar... 
Yani saldırı şahsıma değil müslüman olmayanlara... 
Beni de anlaşılan turist zannetmişler. Allah'ın evini satın almışlar ya da zapdetmişler de haberimiz yokmuş. 
Öğrenciler korkmuş, eşarplarına daha sıkı sarılmış... 
Beyfendiye insanca açıklıyorum: Bu yaptığınız ayıp hatta günah, insanlarla Allah'ın arasına girmeye ne hakkınız var, dua bile edemedik, diyorum ama nafile ben konuştukça gladyatörlerin sayısı artıyor. "Ya yaprak sarma gibi sarın, dolan ya terk et." BEN FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR CUMHURİYET KADINI; BEN KALP KIRMAK KABEYİ YIKMAKTIR DİYEN, DİNDE ZORLAMA YOKTUR DİYEN BİR DİNİN MENSUBU olarak beş para etmez biat kullarınca kovuluyorum Allah'ın evinden... Oradan Ayasofya'ya...
Orada da güvenlikçiler sert sert söylenerek ite kaka alıyor öğrencileri içeri.
Galiba, şu oruç halimizle bizi neden yoruyorsunuz oturun evinizde, demek istiyorlar.
Anlayacağınız İstanbul'a Ramazan hiç de hoş gelmemiş, İstanbul nefsiyle verdiği mücadeleyi kaybetmiş, Sultan Ahmet'e şeriat gelmiş! 
Sevgili Sultan Ahmet; sen bu camiiyi adını yaşatsın ve asırlarca dualara beşiklik etsin diye yaptırmışsın. Kusurumuza bakma; biz bu sefer sana değil de canımızı zor kurtardığımız için Allah'a ve bizi şeriattan kurtardığı için Atatürk'e zor dua edebildik hatta gücenme ama Atatürk'e yüz bin kere dua ettik. Sana daha önce de çeşitli kereler ziyarette bulundum hiç böyle mahlukatlar yoktu huzurla Allah'a ve vesile olan sana dualar etmiştim, dilerim ki bir dahaki gelişimde Arabistanlı olmayanlara, başını Anadolu kadınının yazmasını bağladığı gibi bağlayan bizlere de saygı duyan belediye görevlilerinin eşliğinde ziyaret ederiz var olmasına vesile olduğun bu mabedi.
Saygılarımla...

Duygu Sahan

Not:Duygu Sahan hanım'a bu cesur güzel yazısı için teşekür ediyorum.
Öğretmen yürekli Mustafa Kemal'in ülkesinde Mustafa kemal Yürekli böyle güzel öğretmenlere selam olsun.


TOPÇU KIŞLASI İNADININ ARDINDAKİ İHANET

TOPÇU KIŞLASI İNADININ ARDINDAKİ İHANET
Basit bir inat gibi gözüküyor ama değil.
Bunun ardında Mustafa kemal Atatürk'e olan kin ve düşmanlık var.
Bunun ardında kanla bastırılan gerici yobaz şeriatçı ayaklanmasının rövanşını almak isteği var.
Bunun ardında Cumhuriyet kurucularına Cumhuriyete olan öfke var.
Bunun ardında köşeye sıkıştığı şu anda içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulabilmek için kendisi gibi ihanet duygularında olan şeriatçı radikal dinci kesimin gözünde kahraman ilan edilmek ve kendisini gerekirse şiddete başvurarak savunması arzusu var.
Bunun ardında yolun sonunu yavaş yavaş görmeye başladığı için kazığı kazık söker hesabı sıkıştığı gündemden kurtulma amaçlı ortalığı karıştırmak var.
Taksim Topçu Kışlası'ın geçmişini ve tarihi bir çok insan bilmez, 
 Ama biraz tarih bilenler için bu adın, Topçu Kışlası’nın anlamı büyüktür.
Gezi Parkı’nın ağaçları kesilecek, sonra buraya Topçu Kışlası yeniden yapma arzusunun nedenlerine bakalım. 
Neden bu kadar ısrar ettiklerini şimdi anlayacaksınız.
Topçu Kışlası 2.Selim zamanında Osmanlı ordusu için yapılmıştı. 
2.Abdülhamit Zamanına kadar normal kışla olarak devam etmiş,
Ancak Abdülhamit burayı yine iktidar korkuları yüzünden arka bahçesi gibi büyük bir gericilik ve şeriatçılık merkezi haline getirmişti.
Yenilikçilere ve meşrutiyetçilere karşı can korkusu taşıyordu.
31 Mart’ta burada yerleştirilen Cahil Yobaz Gerici Alaylı askerler ve subaylar, Kışla dışına çıkarak, Said-i Nursi, Derviş Vahdeti dönemin etkili yobazlarının kışkırtıcı fetva ve yazılarıyla Osmanlının okullu eğitimli yenilikçi aydın subaylarını katletmeye sinsice avlamaya başladılar.
Dışarıdan onlara katılan binlerce cahil sürüsüyle ellerinde silahlar satırlarla"Şeriat elden gidiyor Allah için okumuşlara ölüüüüm" diye bağırıyorlardı.
Çok büyük katliamlar gerçekleştirdiler.
Ve bu tarihe 31 Mart ayaklanması olarak geçti.
Osmanlı tarihindeki en büyük gerici yobaz ayaklanması bu ayaklanmadır.
İttihat ve Terakki Cemiyeti, Selanikte bulunan Osmanlı Devleti 3. Ordusunu isyanı bastırması amacıyla İstanbul'a doğru yola koyulması emrini verir. 
Bu olaylar gerçekleştiği 1909 yılında Mustafa Kemal merkezi Selanikte bulunan hareket ordusu kurmay başkanıdır.
Ordusunu Selanikten Edirne'ye gönderir.
Birliğin başında ise Mahmut Şevket Paşa Vardır.
Birlik istanbula girdiği gün Mustafa Kemal (Atatürk)'in kaleme aldığı müdahalenin meşrutiyetini anlatan bir bildiri yayınlanır.
Birlik istanbul'a gelince çok büyük çarpışma ve çatışma olur.
Her iki taraf savaş yeteneklisidir.
Çok kan dökülür.
İsyan kısa sürede bastırılır ve isyanın başını çeken 70-80 kişi idam edilir.
470 kişi tutuklanır.
Sonuçta bu karanlık ve gerici düşünce Topçu kışlasının enkazına gömülür
Abdülhamit olayları hiç karışmadan seyretmekle yetinmiş ve 3 gün sonra tahtını kaybetmesine neden olmuştur.
Yıllar sonra inönü bu enkazı tamamen ortadan kaldırıp kışlayı yıkarak yakınına stat,kışlanın olduğu yere ise Gezi parkı yapılacaktır.
Topçu kışlası neden yeniden yapılmak isteniyor.?
Çünkü gericiliğin yobazlığın ihanetin ve namussuzluğun yuvası.
Topçu kışlası neden yeniden yapılmak isteniyor.?
Çünkü Mustafa Kemal ve İsmet İnönü yıktı…
Topçu kışlası neden yeniden yapılmak isteniyor.?
Çünkü orası cahil gerici yobaz karanlık insanlar eğitim görmüş aydın yenilikçi devrimci subayları "okumuş subaylara ölüüüm"!! diyerek toplayıp katlettikleri yer.
Topçu kışlası neden yeniden yapılmak isteniyor.?
Çünkü birisi bu cehalet karanlık yoz düşünceleri tekrar hortlatmak,ülkeyi geçmiş yüzyıl öncesinin karanlığında boğmak istiyor.
Topçu kışlası neden yeniden yapılmak isteniyor.?
Çünkü birisi, kendi özel serveti ve konumunun kurtuluşu için, gelecek tepkileri bile bile ülkeyi kaosa, kana,katliamlara sürüklemek istiyor.
Topçu kışlası neden yeniden yapılmak isteniyor.?
Çünkü orası Cumhuriyetle birlikte halka Cumhuriyetin bir hediyesi olarak Gezi parkı ve yeşil alan olarak armağan edilmiştir.
Bu yazdıklarımın doğruluğunu bütün tarihçilerin kaynaklarında bulabilirsiniz.
Ne kadar gerici yobaz yandaş tarihçi olsa bile,
olayları ne kadar kendilerine yontarak,çarpıtarak anlatsalar bile 
Ana hatları gerçekleşenleri değiştiremezler

Ne Selçuklu dönemi
Ne Osmanlı dönemi
Ne Cumhuriyet tarihi
Böyle Tehlikeli
Böyle yalancı ve demagog
Böyle hırsız
Böyle yoz cahil ve karanlık düşünceli
Böyle çıkarcı ve hesapçı 
Böyle kinci ve kana susamış
Böyle hain,iki yüzlü ve işbirlikçi,
Ahlaksızlıkları kutsal,
Yanlışları doğru,
Her türlü ihaneti,
Namussuzluğu,
Hırsızlığı,
Yolsuzluğu,
Haksızlığı,
Erdemsizliği,
Halkın cehaleti ve dine olan saf temiz zaaflarını kullanarak,
mübah göstermekte
Böylesine bir usta,
Halkına,ülkesinin geleceğine,
Vatanın birliğine bütünlüğüne düşman,
Böyle bir hain
Böyle bir namussuz görmedi.

insanlar arasına bu derece  kin ayrılık fesatçılık bölücülük düşmanlık  sokan böylesine
halk düşmanı insan düşmanı görülmedi.
Arapların müslüman oldukları halde1400  yıldır,
 Neden kan revan içinde.
Neden ahlaksızsızlık ve kokuşmuşluk içinde süründüğünü merak edenler.
Bu arap islamcısının,
Eylemlerine,söylediklerine,karakterine,ailesine iyi baksınlar.
islam tarihi bile böyle tehlikeli yaratık görmedi.

Tarihteki Tüm Türk devletleriyle birlikte
En son onurlu Türkiye Cumhuriyetini
Dünyanın tüm siyasi platformlarında
Tüm bilim ve felsefi arenalarda
Tüm dünya medyasında
Ülkesini kendisiyle birlikte
Böylesine rezil eden
Böylesine komik ve kepaze durumuna düşüren
Ne olduğu nerden geldiği belirsiz böyle bir aşagılık sahtekar görülmedi.

Ben bunları kime mi söylüyorum.
Kadunga devlet başkanından bahsediyorum.
Yarın ne olduğu belirsiz bir diktatörün hukusuz mahkemelerinde,
Suç teşkil etmeyecek şekilde isim vermeden,
orta yere sallıyorum.
Alan alır,kapan kapar, anlayan anlar.